Bu mektup facebookta bir miktar dolandı. 4 Haziran'da Gezi'nin en gazlı zamanlarında annem tarafından kaleme... klavyeye alınmıştı.
Annemin özür dilemesini tekrar tekrar yayınlamaktan bir miktar haz alıyor olmamın yanı sıra, diğer yazılara da bir referans olsun diye buraya da koyuyorum.
Mektup bana yazılmış değil aslında - Gezi sırasında Türkiye'de değildim. Gazını solumadım. Mektup aslında okuyup da "evet ben buyum" diyen herkese yazılmış.
-Kozan Soykal
------8<-----
özür dilerim oğlum.
yıllardır sana apolitik dedim. bireysel dedim. şu bilgisayardan başını
kaldır bak, beni ben yapan bütün değerlerim bir bir elden gidiyor,
yerinden kıpırdamıyorsun dedim. tembel bu nesil, benim vatan- millet- bayrak duygularımla heyacanlanmıyorsunuz, dedim.
çelişkiydi aslında. seni bizzat ben böyle yetiştirmiştim. 60 ihtilalini
bile çok net hatırlıyorum, düşün ki tüm ihtilalleri birebir yaşamış,
despotluğun acılarını, nefes alınmaz baskılarını, radyoda ihtilal haberi
duyulur duyulmaz çark eden kendi insanımızın teslimiyetini görmüş bir
anneyim. seni – tüm annelerin evladını koruma duygusuyla- bunlardan,
uzak tutarak büyüttüm. sonra da, ülkem adına umutsuzluğum giderek
artınca, bir şeyler yapmak ihtiyacım doğunca kendime bir baktım ki
yaşlanmışım ve basit şeylerden bile korkuyorum. hukuksuzluktan, bu yaşta
hapisanelere düşmekten… oysa o hapisaneler yıllarca dimdik direnen
cesur insanlarla tıklım tıklım dolu.
acizliğimden sana söylenmeye başladım. yıllardır, ama ha politikaya bulaşama! dediğim çocuğumu suçlar oldum.
özür dilerim oğlum.
sen ve diğer bütün evlatlar bana ve tüm ülkeme öyle bir ders verdiniz
ki ağzım açık kaldı. ben ki çocuklarıyla ilişkisi iyi olan, onlardan
gelişmeleri ve teknolojiyi öğrenen bir anneyim, ben bile tam çözememişim
demek, sizin o biz eskilerden çok farklı yapınızı. bizi fersah fersah
aşan güzelliğinizi.
evet, gençlik her zaman güzelliğe,
mutluluğa, tabiata değer verir ama yaşlandıkça bu değerlerin yerini
maddiyat, geçim derdi, elindekileri kaybetmek korkuları alırdı. biz de
öyleydik ama sizin kafa yapınız ve tarzınız çok farklı.
biz ütopik
hedefler koyardık, koşullarını yaratmayı bilmediğimiz dolayısıyla
erişebilmemizin mümkün olmadığı hedefler.. . siz çok akılcısınız,
hedefiniz küçük, makul, ulaşılabilir.
biz bu hedefler için karga
tulumba girmeyi marifet sayar, haklılığımızı anlatmak bir yana karşı
çıkanları düşman bellerdik. öfke duyduk, nefret duyduk. düşünmeyi
bilemedik, kahramanca ölelim, bizden olmayanı öldürelim, önemli olan
buydu. ölümümüz sanki birşeyleri değiştirecek?
siz nasıl sakinsiniz
öyle? şiddet yok, kin yok, bizim o çok önemsediğimiz parti, grup,
cemiyet yok. sizde insan önemli. içten, doğal, kirlenmemiş tarzınızla ve
kara mizahınızla korku’yu yendiniz.
tüm ülkeninin üzerine sinmiş o
korkuyu… gaz mı? ne yazar dedi kırmızılı kız. basınçlı su mu? tango
yaptı o güzeller güzeli… elinde gitar müzik yapıyor o genç… biz, evlerde
kalanlar da kendimize geldik sayenizde. bir daha korkmamak üzere.
çok güçlüymüşsünüz meğer. biz kendi küçük dünyamızda, sadece
türkiye’den haberdar, kendi grubumuzdan alırdık gücü. kalanlar
öteki’ydi. siz, her biriniz, birbirinizden bağımsız, birbirini
tamamlayan güçtesiniz. lidere midere ihtiyacınız yok. beceriklisiniz,
teknolojiyi sular seller gibi biliyorsunuz. böylece dünyadan
beslenebiliyorsunuz. her renktesiniz.
bir ego ki artık dokunulmaz
diye düşünüyorduk. aaa! bir baktık ki yerle yeksan.. ... ve halk ta bu,
dili dolaşmış, kendi gencini iç savaşa yönlendiren lideri seyrediyor…
eminim türkiye artık hiçbir zaman eskisi gibi olmayacaktır. bir
kırılmadır yaptığınız. yüreğinize sağlık, size baktıkça göğsüm
kabarıyor.
------8<-----
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder